Merkezimiz Öncülüğünde ''Avrupa Birliği Projesi'' Gerçekleşti



İstanbul Üniversitesi İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTARMER)’in öncülüğünde modellenen ve Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği (URYAD) tarafından desteklenip sahiplenilen “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Radyo Dili” başlıklı Avrupa Birliği Projesinin amacı, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve üniversite işbirliği kapasitesini geliştirme kapsamında; radyoda toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı dil kullanan, etik değerlere sahip iletişimcilerin radyo aracılığı ile tüm topluma ulaşmalarını sağlamaktır. Avrupa Birliği Projesi’nin detaylarını, İÜ İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Haluk Zülfikar anlattı.




Doç. Dr. Haluk Zülfikar, söz konusu Avrupa Birliği Projesi’nin, yıl içerisinde İstanbul Üniversitesi İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTARMER) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile ortaklaşa altı ayrı seans halinde düzenleyip yönetilen kolokyumlar serisinin en önemli çıktılarından biri olarak ortaya konduğunu belirterek sözlerine başladı.
Son yıllarda Dünya’da ve Türkiye’de toplumsal cinsiyet kavramının giderek önemli hale geldiğini belirten Doç. Dr. Zülfikar: “Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği kavramı giderek ön plana çıkıyor. Özellikle Türkiye’de, son yıllarda kadının şiddete maruz kaldığı yayınlar, çalışma, eğitim ve evlilik hayatında yani özel ilişkilerde, trafik, alışveriş gibi günlük yaşam rutinlerinde kadın ve erkek arasında, özellikle kadının dezavantajlı konumda yer aldığı, önemli ölçüde eşitsizliklerin var olduğuna ilişkin çalışmalar, görüntüler ve haberler sıklıkla karşımıza çıkmakta” dedi.

“Akademisyenler, Uygulamacılar ve İş Dünyası Çalışmalar Yapmaya Başladı”

Doç. Dr. Zülfikar sözlerine şöyle devam etti: “Son dönemlerde gerek akademisyenler gerek uygulamacılar ve gerekse iş dünyası bu sorunun giderilmesine yönelik birtakım çalışmalar gerçekleştirmeye başladı. Ancak burada karşımıza çıkan temel sorun şu oldu ki; bu konuda esasen herkesin bir “taraf” olduğu ve dolayısıyla da bu anlamda çözümün pek de kolay olmayan bir süreç olduğu/olacağı gerçeği. Örneklendirmek gerekirse; işverenin işyerinde kadına eşit davranmamasının sebep-sonuç ilişkilerini araştırmaya başladığımızda, işverenin doğal olarak kendisinden kaynaklanan hataları ifade etmekte ya da ifade etse dahi bunu kabullenme noktasında kaçıngan davrandığını gördük. Benzer şekilde aile içerisinde erkeğe, evde eşitlik olup olmadığını sorduğunuzda, elbette var gibi bir cevap almanıza rağmen gerçekte durumun böyle olmadığı görülüyor, zira bireylerin eşitlik algılarının farklı olduğunu görüyorsunuz. İşte bu nedenle, sadece Türkiye özelinde değil, dünya genelinde çok kıymetli çabalar, çalışmalar, girişimler olsa da bu sorunların hakkıyla tespiti mümkün olamadı. Dolayısıyla bu sorunları “soralım bakalım” yaklaşımı ile tespit etmek ya da sadece vakaların sonuçlarını analiz etmek yanlış yöntemler olduğundan, bizleri yanlış sonuçlara götürecekti. İşte bu sebeple biz, bu çalışmayı dünya çapında, özellikle de Avrupa çapında elzem bir çalışma olarak ele aldık. Böyle bir eşitsizlik söz konusu, fakat bu eşitsizliğin varlığının tespiti ve giderilebilmesi için farklı yaklaşımlarla nasıl çözümler üretebiliriz, buna odaklanmak istedik ve bu anlamda mevcut diğer çalışmalardan farklı bir gayret ortaya koymayı hedefledik. Bu anlamda da Avrupa Birliği kapsamında realize edilen bir proje ortaya çıkmış oldu.



“Bu Proje, Tamamen Üniversite ve Sivil Toplum Kuruluşu İşbirliğinin Sonucu Yapılmış Bir Çalışmadır”

Projenin fikrinin tamamıyla İstanbul Üniversitesi ve bünyesinde bulunan İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTARMER)’ne ait olduğunun altını çizen Doç. Dr. Zülfikar şunları kaydetti; “Biraz önce bahsettiğimiz, taraflardan kaynaklanan sübjektiviteden kaçınabilmek ve daha objektif ölçümlemelerin, stratejilerin ve çözümlemelerin oluşturulabilmesini sağlamak amacıyla sorunun akademik dünyanın liderliğinde ele alınması gerektiğini ısrarla vurguladık. Değinildiği gibi bir işveren ile veya bir kadın koruma derneğiyle yahut aileler ile çalışmayı arzu ettiğinizde, duruma göre farklı tür ve derecelerde sübjektiviteler ile karşılaşmaktasınız. Bu nedenle de, konunun akademi dünyasının kontrolünde ele alınması gerektiği hususunda ısrarcı olduk. Bu anlamda oluşan fikir ve modellemeler tarafımızca geliştirildi. Akabinde ise, uzun bir süredir potansiyel olarak var olan ancak bir şekilde aktif hale getirilemeyen üniversite ve sivil toplum kuruluşları iş birliği hayata geçirildi. İşte bu nedenle diyoruz ki; bu proje tamamen üniversite ve sivil toplum kuruluşları iş birliğinin sonucu ortaya çıkmış bir projedir”.

“Medya, Bu Yanlışların Sürdürülüp Genişlemesinde Oldukça Etkilidir”

Toplumsal cinsiyet eşitliği sürecinin yönetilmesinde medyanın önemine dikkat çeken Doç. Dr. Zülfikar, “Toplumda bu yanlışın ortaya çıkmasında olmasa bile bu yanlışın sürmesinde ve genişlemesinde medya çok etkili. Bu konuda genellikle medya öyle bir dil kullanıyor ki, bu dille ne sorunu doğru şekilde tespit edebiliyorsunuz, ne de çözümü doğru şekilde geliştirip sürdürülebilir kılabiliyorsunuz. İşte tam da bu noktada bizler, medyaya odaklanmayı tercih ettik. Eğer bir marka, kendi ürününü tanıtabilmek ve satabilmek için kadını bu kadar ciddi düzeyde cinsel bir obje olarak kullanabiliyorsa, yıllarca bütün medya kanallarında kadının sesi cinsellikle eşleştiriliyorsa, o zaman kadının bir cinsel obje olmaktan kurtulabilmesi hemen hemen imkansız hale geliyor. Televizyonun yanı sıra radyoda, yani dinleyiciye sadece ses ile ulaşılabilen bir noktada, ses tamamıyla cinsellik temsiline dönüştürülürse buradan doğru tespit ve doğru strateji oluşturulamaz. Yine bunun gibi kadın programlarında, çocuk programlarında ya da erkek programlarında, erkeklere daha çok hitap eden ürünlerde kadının ses olarak ve televizyonda başka unsurlarla eşitsiz kullanılmaya başlanması bu sorunların ortaya çıkışında etkin rol oynayabilir” dedi.

Doç. Dr. Zülfikar sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Biz akademisyenler kesinlikle böyle olmuştur diyemeyiz; böyle olmuş olabilir diyebiliriz ve buna istinaden ölçümlemeler yaparız. Sorun için hipotezler geliştiririz ve bu hipotezler çerçevesinde yeni dil modelleri geliştiririz. Bu modeller bilimsel modellerdir, dini ya da ideolojik modeller olamaz. İnsan dünyanın her yerinde var olan ve dünyanın her yerinde eşit haklara sahip olan yahut olması gereken bir mahluktur. Bu ilkeyle hareket edilmelidir. İşte tüm bu sebepler birleştiğinde, bu projenin önemi daha da ortaya çıkmaktadır. Bizimle başlayan proje, Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği (URYAD) tarafından tamamıyla desteklenmiş ve sahiplenilmiştir. Akabinde, İstatistik Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak İletişim Fakültemiz ve yanı sıra Kadın Araştırmaları Merkezimiz'in de projeye dahil olmasının son derece önemli olacağına inandık ve dahil olmalarını taraflarına rica ettik. Kendilerinin de nazik kabulleri ve bilhassa Sayın Suat Gezgin hocanın çok ciddi destekleriyle bu projeyi hazırladık”.




“Bu Çalışmayla, Radyoda Cinsiyet Eşitsizliğini Önleyecek Bir Dil Geliştirmeye Yönelik Çalışmalar Yaptık”

İstanbul Üniversitesi bünyesinde İSTARMER’in öncülüğünde tasarlanan, STK ve üniversitelerin araştırma misyonuna sahip birimlerinin önemli ölçüde katılımı ve Yeditepe Üniversitesi’nin de iştiraki ile projenin kapsamlı bir hale geldiğini belirten Doç. Dr. Zülfikar, “Umarım bu model dünyada yaygınlaşır. Bu projeyle biz, radyoda cinsiyet eşitsizliğini önleyecek bir dil geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptık. Haberlerde kullanılan dil nasıl olmalı, kadın programlarında kullanılan dil nasıl olmalı, eğlence programlarında, reklamda nasıl olmalı… bunları geliştireceğiz ve modelleyeceğiz. Bu projenin akabinde ise bu hususların televizyon ve online dünyada, özellikle sosyal medyada nasıl olması gerektiğine ilişkin uygulamalara geçmeyi arzu ediyoruz. Dolayısıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Radyo Dili, tüm taraflara yayılan ancak tamamen akademinin yönetiminde, yani bilimin öncülüğünde ilerleyecek bir projedir. Avrupa Birliği tarafından kabul edilmesi, Türkiye ve özellikle de İstanbul Üniversitesi olarak bizim sahiplenerek yürütmemiz bakımından da son derece önemli bir projedir” diye ekledi.

“Üniversite ve STK Temsilcilerine Teşekkür”

İstanbul Üniversitesi İSTARMER Müdürü Doç. Dr. Haluk Zülfikar sözlerine, işbirlikleri için özellikle RTÜK Başkanı Sayın Ebubekir Şahin ve Başkan Vekili Sayın Şemsettin Gürpınar’ın yanı sıra; TÜİK Başkanı Sayın Yinal Yağan ve Özel Kalem Müdürü Dr. Orçun Aydın’a teşekkürlerini sunarak devam etti. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Reklam Verenler Derneği, Reklamcılar Derneği, İletişim Danışmanları Derneği ve özellikle Televizyon İzleme Araştırmaları Kurumu (TİAK) Genel Müdürü Sayın Dursun Güleryüz’e İstanbul Üniversitesi adına şükranlarını ileterek şöyle devam etti: “Başta İstanbul Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mahmut Ak ve Genel Sekreter Sayın Metin Küçük’e, Yeditepe Üniversitesi’nden başta Sayın Prof. Dr. Suat Gezgin olmak üzere Sayın Rektör Prof. Dr. Canan Aykut Bingöl’e, Sayın Tuğba Atalar Demircioğlu’na, Sayın Dr. Beynem Uran ve Sayın Ebru Kapıcıoğlu’na işbirliği ve çabaları için bilhassa teşekkür ederim”.